12/06/2019

Tevrat ve İncil'i İnkar Eden Sözde Hocalar


         Toplumları din açısından doğru yönlendirmekle mükellef hoca bozuntularının son zamanlarda İncil ve Tevrat'a dil uzatması, öcü gibi göstermesi, sanki Allah'ın kelamı değilmiş gibi davranmaları çok gözüme batmakta. Bu yanlışı cahil ve bilgisiz oldukları için mi, yoksa kötü bir niyetleri olduğu için mi yapıyorlar henüz kestirebilmiş değilim. 

        Öncelikle şunları bilmek konuyu anlamak için kritik önem taşıyor;

Bugün ne Yahudiler'in Tevrat diye okuduğu Tevrat ne de Hristiyanlar'ın İncil diye okuduğu İncil değildir. Yahudiler Tevrat adı altında aslında Eski Ahit/Tanah'ı okurlar. Hristiyanlar ise Yeni Ahit'i okurlar ayriyeten de eski ve yeni ahitin birleşimi olan Bible/Kitab-ı Mukaddes'i okurlar. Görüldüğü üzere okuduklarının Allah kelamı ile bir bağlantısı yoktur. Peki nedir bu Eski/Yeni Ahit?

      Ahit antlaşma demektir. Yahudiler ve Hristiyanlar Tanah'ta Hz.Musa ile Allah'ın bir antlaşma yaptıklarını kabul ederler. Yeni Ahit'te ise Hristiyanlar, Hz.Musa öldüğü için antlaşmanın bozulduğunu ve yeni Rasul olan Hz.İsa'nın Allah ile yeni bir antlaşma yaptığına inanırlar. Bu sebeple Hristiyanlar Tanah'a ''Eski Ahit'' derler. Fakat Yahudiler Hz.İsa'yı Rasul kabul etmedikleri için ''eski'' olarak adlandırmazlar.

      Ayetlerle desteklemek gerekirse;

Ali İmran 70.

يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللّهِ وَأَنتُمْ تَشْهَدُونَ
Ya ehlel kitabi lime tekfurune bi ayatillahi ve entum teşhedun.

Anlam: Ey Kitap Ehli! Gerçeği bildiğiniz halde, niçin Allah'ın ayetlerini küfrediyorsunuz?

Ali İmran 71.

يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَلْبِسُونَ الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُونَ الْحَقَّ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ
Ya ehlel kitabi lime telbisunel hakka bil batılı ve tektumunel hakka ve entum ta'lemun.

Anlam; Ey Kitap Ehli! Niçin Hakk'ı Batıl'la karıştırıyor ve bildiğiniz halde gerçeği gizliyorsunuz?

       Şimdi akıllara ''Allah'ın kelamını değiştirmeye kimin gücü yetebilir?'' ya da ''Hani Allah'ın kelamını kimse değiştiremezdi'' tarzı sorular gelmiş olabilir. Onları da şöyle yanıtlamak gerekir;

       Bugün hadis kitabı adı altında okutulan (Buharı,Müslim,Tirmizi) kitapların çoğunda çarpıklıklar olmasına rağmen insanlar yazılanların hepsinin Muhammed Rasul'ün sözleriymiş gibi kesin bir dille kabul ediyorlar ve bazen hadisi ayet yerine koyuyorlar. Bugün İncil ve Tevrat yerine okutulanlar da aynen bunun gibidir. Tamamen rivayettir, İsa'dan vahiy aldıklarını söylerler. İsa'nın Allah'ın oğlu olduğunu kabul ettikleri için onlar açısından bir sorun teşkil etmese de Kur-an'da kesin bir dille yalanlanmış ve söyleyenler lanetlenmiştir. Ayriyeten de eski ve yeni ahiti yazanların insan oldukları gayet net bilindiği gibi kitaplar okunduğunda kul sözü olduğu açıkça belli olmaktadır.

       Sonuç olarak Allah'a teslim olan kulun, Allah'ın tüm Rasuller'ine ve kitaplarına inanması gerekir.

Dini Nikah-Resmi Nikah Goygoyu




         Günümüzde insanlar o kadar boş-beleş konulara kafa yoruyor ve bu konular üzerinde tartışıyor ki gerçekten önemli konular arada kaynıyor. Bunlardan en göze batanlardan biri belki de nikah meselesidir.

         Yok imam olmalıymış, ayet okunmazsa geçerli sayılmazmış, dini nikahı yap resmiyi de yaparsın gibi goygoylar baş gösteriyor toplumlumuz da. Peki doğrusu nedir?

         İlk olarak nikah meselesinde kitapta imam nikahı diye bir söylem söz konusu değil. Resmi nikahtan da bahsetmiyor elbette. Kur-an'a göre nikahta olması gerekenler açıktır. Evlenmek isteyen iki şahıs, iki de şahit. Şahitlerde de iki erkek ya da erkek yerine geçecek iki kadın yeterlidir. Yani kitaba göre evlenecek kişiler ve şahit yeterlidir. 

        Bu hafif ve önemsiz konuyu buraya yazmamın sebebine gelince, o da şudur: Günümüz toplumumuzda kitapta yazanların birçoğuna ters düşen ama kitapta olduğu sanılan bilgiler var ki bu  konu devede kulak gibi kalıyor. Belki de insanların dini hassasiyetlerinin(varsa tabi) daha çok dikkatini çekmesi gereken mezheplerdeki çarpıklıkları görmemek için yapılan bir goygoydur.

11/30/2019

Kur-an'da Medine Kelimesi ve İstediği kelimeyi Çevirmeyen Mealciler


    Kur-an'da الْمَدِينَةِ (şehir) kelimesi yaklaşık 13 farklı yerde geçiyor(aynı kökten oluşan başka kelimeler mevcut). Peki bunun ne gibi bir önemi var? Neden bu konu üzerinde duruyorum. Çünkü bu kelime öyle bir kelime ki sayın mealciler eğer ayet Hz. Muhammed ile alakalı ise kelimeyi çevirmeden direkt naklediyor ama Hz. Muhammed'ten önce bir kıssa ise hemen çeviri yapıp şehir diyor. Fakat kelimelerin yazımında bir farklılık yok sadece yerine göre bir çeviri mevcut.

    Bu bölümde ayetleri koymayacağım -çok fazla ayet olduğu için- sadece sure ve ayet numaralarını yazacağım.

    Kasas 20. de Hz. Musa'nın bir kıssasından bir bölüm var. Şehirden bir adam Musa'ya haber getiriyor ama şehre medine denmiyor.

    Yusuf 30. da şehirli kadınların dedikodusu anlatılıyor yine medine kelimesi şehir olarak çevrilmiş(doğru olarak)

   Hicr 67. da Hz. Lut'a gelen elçileri gören şehirli sevinerek Rasul'ün kapısına dayanıyor(Lut Rasul'ün kavmi sapık bir kavimdi) burada da medine yerine şehir tercih edilmiş.

   Kehf 12. de ise Allah'ın mağaraya sığınan gençleri yıllarca uyuttuğu kıssanın bir bölümü var. Bu bölümde uyandırılan gençlerden biri şehre gönderiliyor burada da mealciler şehir kelimesini çeviriyor.

   Kehf 82. de Hz. Musa ve ilim verilmiş kulun kıssasından bir bölüm mevcut. Yıkılmak üzereyken tamir ettikleri duvarın(duvarın altında bir servet vardır) o şehirden iki gence ait oldukları söyleniyor. Yine şehir kelimesi çevrilmiş.

   Yasin 20. de ise Rasuller gönderilmesine rağmen iman etmeyen bir topluluktan söz ediyor. Sonrasında şehrin uzak yerinden bir adam Rasullere uymaları için halkı uyarıyor. Tabi ki şehir kelimesi aslına uygun çevrilmiş burada da.

   Neml 48. de Hz.Salih'in şehrinde bozgunculuk yapan bir gruptan söz ediliyor. Yine uygun bir çeviri var.

   Araf 123. ayette Harun ve Musa Rasul'ün firavunla olan kıssası anlatılıyor ve firavun insanları şehirden çıkartmak için büyücülerle beraber bir tuzak kurduklarını söylüyor. Tabi ki şehir kelimesi çevrilmiş yoksa lokasyon sıkıntısı ortaya çıkacaktı.

Evet buraya kadar kelime doğru olarak şehir şeklinde çevrildi. Şimdi Muhammed Rasul'ün dönemiyle ilgili ayetlere bakalım.

Münafikun 8. de halk, şehre geri dönersek üstün olan güçsüzleri çıkarır diyor. Ama çoğu mealci şehir yerine medine yazmayı uygun görmüş.

Ahzab 60. şehirde yalan ve kötülük yayanların bu davranışlarına son vermeleri isteniyor. Yine çoğu mealci medine kelimesini uygun görüyor.

Tevbe 101. Hz. Muhammed'in şehrinde olup nifakta ileri gidenlerden bahsediyor. Elbette çoğunluk medineyi tercih ediyor.


Tevbe 120. de ise şehir halkının Allah'ın Rasul'ünden önce kendi canının kıymetine bakmamasını ve geri durmamasını istiyor. Elbette yine çoğunluk medine kelimesini hoş buluyor.

İşte gördük, nasıl tahrif olduğunu. Dileyen şehir derken dileyen sanki başka bir anlamı varmış gibi medine demeyi tercih ediyor. Peki doğrusu  ne ya da şehir yerine medine yazınca ne oluyor? Lokasyon değişince ne gibi avantajlar oluşuyor günümüz düzeni için? Lütfen düşünelim


11/27/2019

Emin Belde-Şehirlerin Anası Mekke mi?


              Kur'an'da geçen ayetlere göre Emin Belde olan içine güvenli, dokunulmaz(kutsal), her türlü rızkın toplanıp getirildiği bir şehir var. Günümüzde bu şehir Mekke olarak lanse ediliyor. Şimdi Mekke'nin geçmiş  olaylarına bakalım.

SEL BASKINLARI

            En göze çarpan olsa gerek. Tarih boyunca birçok kez sel baskınlarına uğramış bir şehir ve hala da olmakta. İbadet etmek için emin beldeye(!) gelen insanlar ölmekte ve bu sellerin birçok kez Kabe'ye zarar verdiği hatta yıktığı da bilinmekte. 


         Bir şehir düşünün ki Allah tarafından güvenli ilan ediliyor fakat yine Allah'ın seliyle zarar görüyor, depremle en önemli simgesi Kabe'ye zarar veriyor. Bunun mantığı nerede?

VİNÇ KAZASI

        Günümüze çok yakın bir zamanda 2015 gerçekleşmiş bir olay. Kabe'nin tavaf alanını büyütmeye çalışırken bir vinç tavaftaki insanların üzerine düşüyor. 100'den fazla ölü 200'den fazla yaralı zaiyatı ortaya çıkıyor.


        Yine Allah'ın emin beldesinde(!) birden şiddetli fırtına ve yağmur başlıyo ardından bir şimşek devasa bir vince düşüyor. Gerçekten çok güvenli bir belde.

HAC İZDİHAMI(2015)

2015 Hac izdihamı, 24 Eylül 2015'te Mekke şehrindeki Hac vazifesi nedeniyle Mina bölgesinde şeytan taşlama alanına giden caddede çıkan izdiham ve kargaşa sonucu, Suudi yetkililere göre 769 hacı adayının ölümü ve 900'den fazla kişinin yaralanması ile sonuçlanan facia.

TERÖR SALDIRISI(1979)


        Suudi rejime isyan eden Cuheyman el-Uteybi 18 yıl boyunca Suud Kraliyet ordusunda görev aldıktan sonra rejime tepkisi nedeniyle 1973'te istifa etti. Mekke'de yıllar içinde taraftar toplayarak 20 Ekim 1979'da Kabe'yi bastı.Yaklaşık 15 gün boyunca devam eden baskın, Fransa'dan gelen özel bir timin yardımıyla sona erdirildi. İki haftalık sürecin sonunda, 127 Suud askeri, 117 Yeni İhvan grubu üyesi ve olay sırasında çevrede bulunan 26 kişi hayatını kaybetti.

        Emin beldede çatışma hatta küçük çaplı bir savaş yaşanmıştı.

Gelelim ayetlere bakalım Kur'an'da emin belde nasıl bir yer ve yukarıdakilerle örtüşüyor mu?

Ankebut 67.

أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّا جَعَلْنَا حَرَمًا آمِنًا وَيُتَخَطَّفُ النَّاسُ مِنْ حَوْلِهِمْ أَفَبِالْبَاطِلِ يُؤْمِنُونَ وَبِنِعْمَةِ اللَّهِ يَكْفُرُونَ
E ve lem yerev enna cealna haramen aminen ve yutehattafun nasu min havlihim, e fe bil batılı yu'minune ve bi ni'metillahi yekfurun.

ANLAM: evresindeki insanlar can güvenliği içinde değilken, orayı güvenli harem ve emin bir yer kıldığımızı görmediler mi? Hala batıla mı inanıyorlar ve Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?

Ali İmran 97.

فِيهِ آيَاتٌ بَيِّنَاتٌ مَّقَامُ إِبْرَاهِيمَ وَمَن دَخَلَهُ كَانَ آمِنًا وَلِلّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَبِيلاً وَمَن كَفَرَ فَإِنَّ الله غَنِيٌّ عَنِ الْعَالَمِينَ
Fihi ayatun beyyinatun makamu ibrahim, ve men dahalehu kane amina, ve lillahi alen nasi hiccul beyti menistetaa ileyhi sebila, ve men kefere fe innallahe ganiyyun anil alemin.

ANLAM:Orada apaçık ayetler vardır. İbrahim'in makamı oradadır. Kim oraya girerse güvende olur. Yoluna gücü yetenin, Beyt'i haccetmesi insanlar üzerinde Allah'ın bir hakkıdır. Her kim gerçeği yalanlayarak nankörlük ederse, bilsin ki Allah'ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.

Kasas 57.

وَقَالُوا إِن نَّتَّبِعِ الْهُدَى مَعَكَ نُتَخَطَّفْ مِنْ أَرْضِنَا أَوَلَمْ نُمَكِّن لَّهُمْ حَرَمًا آمِنًا يُجْبَى إِلَيْهِ ثَمَرَاتُ كُلِّ شَيْءٍ رِزْقًا مِن لَّدُنَّا وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ,
Ve kalu in nettebiıl huda meake nutehattaf min ardına, e ve lem numekkin lehum haremen aminen yucba ileyhi semeratu kulli şey'in rızkan min ledunna ve lakinne ekserehum la ya'lemun.

ANLAM:"Eğer seninle beraber doğru yoldan gidersek, yerimizden kovuluruz." dediler. Katımızdan bir rızık olarak her türlü ürünün kendilerine getirildiği, saygı duyulan kutlu yere güven içinde yerleştirmedik mi? Ne var ki onların çoğu bilmiyorlar.

11/21/2019

Akletme Organımız Kalp mi Beyin mi?



          Twitter'da gördüğüm meal tartışması üzerine bu konu hakkında bir yazı yazmayı istedim. Olay özetle şöyle; Edip Yüksel adlı mealci Kur'an'daki kalp akleder anlamlı ayeti ''beyin akleder'' şeklinde çevirmiş ve bunun böyle olduğunun doğruluğunu savunuyordu. Peki doğru mu?

          Sünni kesim ve özellikle mealci kısmı Kur'an ayetleri günümüzde kabul görmüş bazı yargılara ters düştüğünde hemen bir kılıf uydurma yarışına giriyorlar. Halk genelinde çoğunlukla ayeti mecazmışcasına yorumlayarak, mealci ise ayeti tahrif ederek kurtulmanın yollarını aramakta. İnsanlar, insan üretimi olan bilim ne zaman Allah'ın kelamı ile ters düşse ayetin Allah kelamı olduğunu unutuverip hemen bilime yamamaya çalışıyorlar. Tabi ki ''Kur'an bilime ters düşmüyor, alkol sağlığa zararlı olduğu için haram'' gibi Kur'an = bilim düşüncesiyle hareket edenler bu tür çarpıklıklarda tutuşacaklar. 

        Bu sebeple Kur'an'da akleden organın kalp olduğunu yazsa dahi bunu bilime paralel hale getirmeye çaba harcamaktalar. Öyleyse bizim aklımız nerede?

        Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Akıl somut bir şey değildir. IQ değeri ile akıl ölçülemez. O yüzden de zeka=akıl değildir. Zeki olan biri akıllı olmayabilir, akıllı olan biri de zeki olmayabilir Zeka denilen şey beynin işlem hızıdır tekniktir. Fakat yüksek zekalı biri akıl sahibi değilse zeka kullanılmayan bir cihaz gibidir. Bunu IQ'su yüksek olan ama biraz saf olan insanlardan da anlayabilirsiniz.

        Beyin(zeka) tıpatıp bir bilgisayardır. Siz onun çalıştırma tuşuna basmazsanız, klavyesini, mouseunu kullanmazsanız çok iyi bir bilgisayar olsa bile bir önemi yoktur. Akıl ise burada devreye giriyor. Akıl ile beynimizin düğmesini açar ve onu kullanırız. Beynimiz vücudumuza ''şunu yap, kolunu kaldır, onu sev'' gibi komutlar vermez. Sadece aklın istediklerini yapar. Benim şu an bu yazıyı yazdığım bilgisayar düşünmüyor ama problem çözebilir. Bilmediğim şeyleri bilebilir. Beyin aslında kanlı bir hesap makinesidir. Ona o hesabı yaptıran benim aklım yani kalbimdir aslında. Tıpkı Aristo'nun da dediği gibi... Gün gelecek insanlar akleden organın beyin olduğunu bulacaklar.

         Şimdi ayetlere bakalım. Bakalım hangi ayetler bize kalple aklettiğimizi söylüyor. 

Muhammed 24. ayet

أَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْآنَ أَمْ عَلَى قُلُوبٍ أَقْفَالُهَا
E fe la yetedebberunel kur'ane em ala kulubin akfaluha.

ANLAM:Onlar, Kur'an üzerinde düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri üzerinde kilitleri mi var?

Araf 179. ayet

وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثِيرًا مِّنَ الْجِنِّ وَالإِنسِ لَهُمْ قُلُوبٌ لاَّ يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ أَعْيُنٌ لاَّ يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ آذَانٌ لاَّ يَسْمَعُونَ بِهَا أُوْلَئِكَ كَالأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ أُوْلَئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ
Ve lekad zere'na li cehenneme kesiren minel cinni vel insi lehum kulubun la yefkahune biha ve lehum a'yunun la yubsırune biha ve lehum azanun la yesmeune biha, ulaike kel en'ami bel hum edallu, ulaike humul gafilun.

ANLAM:Gerçek şu ki, cinnden ve insten yaratılmış olanların birçoğu Cehennem'liktir. Ki onların kalpleri vardır onunla kavramazlar, gözleri vardır onunla görmezler, kulakları vardır onunla işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibidirler, hatta daha da basittiler. İşte gafil olanlar bunlardır.


İsra 46. ayet

وَجَعَلْنَا عَلَى قُلُوبِهِمْ أَكِنَّةً أَن يَفْقَهُوهُ وَفِي آذَانِهِمْ وَقْرًا وَإِذَا ذَكَرْتَ رَبَّكَ فِي الْقُرْآنِ وَحْدَهُ وَلَّوْاْ عَلَى أَدْبَارِهِمْ نُفُورًا
Ve cealna ala kulubihim ekinneten en yefkahuhu ve fi azanihim vakra, ve iza zekerte rabbeke fil kur'ani vahdehu vellev ala edbarihim nufura.

ANLAM:Kur'an'ı anlamalarına engel olsun diye, kalplerine perde, kulaklarına bir ağırlık koyduk. Sen, Kur'an'da Rabb'inin tekliğini andığın zaman, nefretle arkalarını dönüp kaçarlar.

Hac 46. ayet

أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَتَكُونَ لَهُمْ قُلُوبٌ يَعْقِلُونَ بِهَا أَوْ آذَانٌ يَسْمَعُونَ بِهَا فَإِنَّهَا لَا تَعْمَى الْأَبْصَارُ وَلَكِن تَعْمَى الْقُلُوبُ الَّتِي فِي الصُّدُورِ
E fe lem yesiru fil ardı fe tekune lehum kulubun ya'kılune biha ev azanunyesmeune biha, fe inneha la ta'mal ebsaru ve lakin ta'mal kulubulleti fis sudur.

ANLAM:Onlar, yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki kendilerinin, kendisi ile akıl edecekleri kalpleri veya kendisi ile işitecek kulakları olsun. Gerçek şu ki, kör olan gözler değildir, kör olan göğüslerde olan kalplerdir.




11/09/2019

Son Din İslam Lafının Doğruluğu Nedir?


         Daha önceki yazımda da bahsettiğim gibi Allah'ın tüm vahiyleri tek din üzeredir. Hristiyanlık ve Yahudilik Allah'ın dini değildir (Haşa sözde kendi dinlerinin resulleri olan Musa, İsa, Harun vb. şüphesiz İslam resulleridir )

        Son din İslam dediğinizde Hristiyanlık'ı ve Yahudilik'i Allah katında saymak ve şu an Tevrat-Zebur(eski ahit), İncil(yeni ahit) olarak okutulanları Allah'ın ayetleri olarak kabul etmek durumundasınız.

        Ancak kimse Allah'ın kelamını değiştiremez İncil ve Tevrat diye okutulanlar insanların kendi uydurduğu dinlerdir. Budizm veya Şinto'dan farkı yoktur. Eski ve Yeni Ahit'e internetten göz atarsanız Allah'In değil de bir kulun kelamı olduğunu anlamanız uzun sürmeyecektir.

İlahi Dinler (Semavi Dinler) Safsatası



        Semavi dinler ya da ilahi dinler sözde Allah'ın indirdiği dinlerin genel adıymış. Bu öyle bir anlama geliyor ki haşa Allah diğer ikisinde becerememiş de bir tane daha getireyim demiş.

       Allah'ın tek dini İslam'dır. Yahudilik ve Hristiyanlık sonradan uydurulan dinlerdir. Fakat günümüzde hocalar - ya da kendilerini hoca zannedenler- 3 ilahi din gibi saçmalıklardan söz ediyorlar. Peki bu söz dinen ne kadar doğru. Kitaptan örneklerle başlayalım.

إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذِينَ أُوْتُواْ الْكِتَابَ إِلاَّ مِن بَعْدِ مَا جَاءهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ وَمَن يَكْفُرْ بِآيَاتِ اللّهِ فَإِنَّ اللّهِ سَرِيعُ الْحِسَابِ
İnned dine indallahil islam, ve mahtelefellezine utul kitabe illa min ba'di ma caehumulılmu bagyen beynehum, ve men yekfur bi ayatillahi fe innallahe seriul hısab.

Anlamı: Kuşkusuz, Allah katında din, İslam'dır. Kitap verilenler, kendilerine bilgi geldikten sonra ihtirasları nedeniyle ihtilafa düştüler. Kim, Allah'ın ayetlerini inkar ederse bilsin ki, kuşkusuz Allah, Hesabı Çabuk Gören'dir.



Birden fazla dinin varlığını kabul etmek ya da Yahudilik ve Hristiyanlık'ın Allah tarafından gönderildiğini söylemek feci bir yanlıştır.



11/06/2019

Mezhep Meselesi


 Mezhebin sözcük anlamı : Bir dinin, anlayış ve görüş ayrılıkları dolayısıyla ortaya çıkan, belirli kuralları, kendi içinde tutarlı inanç ve davranış bütünlüğü bulunan büyük kollarından her biri diye tanımlanıyor.

Peki din kuralları kendi düşüncenize göre tanımlayabileceğiniz rahatlıkta bir zemin mi? Mezheplerin kendine göre verdikleri kurallar değişiklik gösteriyorsa bu mezhepler aynı dindir denilebilir mi?


İnananların kitabındaki kurallara kendince ekleme-çıkarma yapan mezhepler nasıl bu din ile bağlantılı olabilir?


ÖRNEK: Abdestin kitaptaki farzları ve mezheplerdeki farklılıkları


Maide Suresi'nden bir bölüm :  ''Yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi ve başlarınıza meshedib, her iki topuğa kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüb olduysanız boy abdesti alın.''


Peki her şeyi bilen mezhepler ne düşünüyor bu konuda? Bakalım;          



         Dinde temel bilinmesi gereken kur'an okumak için gerekli şart olan abdestte bile farklılık gösteren -ki kitapta nasıl olması gerektiği açıkça yazarken bile- mezhepler nasıl sizi doğru yola götürebilir ki?
       
        Peki Allah'ın helal dediklerine haram, haram dediklerine helal ya da hüküm vermediklerine hüküm vermenin hükmü nedir? Doğru mudur? Kitapta şöyle yazıyor;

      
وَلاَ تَقُولُواْ لِمَا تَصِفُ أَلْسِنَتُكُمُ الْكَذِبَ هَذَا حَلاَلٌ وَهَذَا حَرَامٌ لِّتَفْتَرُواْ عَلَى اللّهِ الْكَذِبَ إِنَّ الَّذِينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللّهِ الْكَذِبَ لاَ يُفْلِحُونَ
Ve la tekulu lima tesıfu elsinetukumul kezibe haza halalun ve haza haramun li tefteru alallahil kezib, innellezine yefterune alallahil kezibe la yuflihun.

Anlam: Kendi yalanlarınızı, Allah'a dayandırarak, dilinize geldiği gibi yalan yanlış, "Şu helaldir, şu haramdır." demeyin. Uydurduğu yalanı Allah'a dayandıranlar, kurtuluşa eremezler.

Helal ve haramı belirlemek sadece Allah'a mahsustur. Peki bu kendini bilmezler kim?


           İlahlık taslayanların, Allah'a şirk koşanların sonu felakettir. Unutmayın ki inançlı biriyseniz uymanız gereken kurallar ve sorumluluklarınızı sadece Allah'ın gönderdiklerinde arayın.

11/05/2019

''Mevlana''nın Anlamı


        Öncelikle mevla kelimesinin anlamını bilmek gerek bu yazının anlatmak istediklerini anlamak için o yüzden bakalım mevla ne demekmiş.

Sözlüklerde ilah(tanrı), efendi gibi anlamları geliyor. Fakat ne hikmetse mevlana kelimesinin anlamına bakmaya kalkıştığımızda anlam kaydırmasıyla karşılaşıyoruz. Veli, bilge vb. anlamlara çekilmeye çalışılıyor bu kelime, peki mevlana kim? Daha doğrusu kendine mevlana dedirttiren ama asla olamayacak olan kim?

Mevlana kelimesi geçen bir ayete bakalım, ayet bize neyi anlatıyor. TEVBE 51.

قُل لَّن يُصِيبَنَا إِلاَّ مَا كَتَبَ اللّهُ لَنَا هُوَ مَوْلاَنَا وَعَلَى اللّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ

Kul len yusibena illa ma keteballahu lena, huve mevlana, ve alallahi fel yetevekkelil mu'minun.


Anlam: De ki: "Allah'ın bizim için yazdığından başkası bize erişmez. O, bizim mevlamızdır. Öyleyse, müminler, yalnız Allah'a tevekkül etsinler.

Kur'an' da Allah mevlanız(mevlana) benim derken bir insan bedenine ilahlık veren bu insanlar kim?

Eğer bunu okuyan ve teslim olanlardansanız hiç bir zata mevlana dememelisiniz. Mevla yalnızca Allah'tır. Allah'tan başkasına Mevla, Mevlana demek şirktir. Peki sarıklı cübbeli (şekilci) bu kadar insan neden bu yanlışa düşer? Anlamını bilmedikleri için mi yoksa başka şeyler mi var? Putlar sadece cansız nesneler mi?

Yazımı Bakara 286 ile sonlandırıyorum

 ''Sen, Mevla'mızsın. Gerçeği yalanlayan nankörler toplumuna karşı bize yardım et.''

Doğru gerçekleri görme yolunda Allah size yardım etsin.